bilgi@tarhan.org +90 216 400 22 22/5096

Ramazan ayı, içimizdeki firavunun farkına varma zamanıdır.


“Korkutularak öğretilen İslamiyet, ikiyüzlülüğe neden oluyor”

İslamiyet’in tevhit dini olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüz Müslümanlığından bahsetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İslamiyet’in gönüller üzerinde inşa edilmesi lazım. Korkutularak öğretilen İslamiyet, ikiyüzlülüğe neden oluyor. Mesela şimdiki dindar ailelere bakıyorsunuz bütün dinin şekilsel ibadet kısmını yapıyorlar. Ama içlerinde yalan var, entrika var, hile var, kul hakkını önemsememe var. Bunlar ahlakın olmadığı, şekilsel, gardırop Müslümanlığıdır. Bu bir gelenektir. Allah ile kalp bağı kurmayı unutmuşsunuz ve sadece ekonomi, güç, otorite üzerinde duruyorsunuz. Kuran-ı Kerim’de yüzde elli beş tevhitten bahsediliyor. Allah’ın öncelikleri ile bizim önceliklerimiz aynı değil. Allah’ın öncelikleri farklı, bizim önceliklerimiz farklı. Allah buyurun yaşayın diyor ve İslam Dünyası’na bedel ödetiyor. Biz Allah’ın öncelikleri (farz, vacip ve sünnetler) ile kendi önceliklerimizi eşitlememişiz.” dedi.

“İnsan dünyada Allah’tan rol çalmamalı

İnsandaki nefis kavramına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ramazan ayının kişisel gelişim üzerindeki etkilerinden bahsetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kişinin gelişimi için terapilerden de önemlisi kendini tanımasıdır. Haddini bilmesidir. Kendi gücüyle yaratanın gücü arasındaki sınırları bilmesidir. İnsan, dünyada Allah’tan rol çalmamalı. Güç bende, otorite bende, ben ne dersem o oluyor dememeli. Mevlana’nın talebelerinden birisi firavunu çok kötülemiş. Bunun üzerine Mevlana’da ‘firavuna verilen imkanlar sana verilse, sen firavun olmayacak mıydın?’ demiş talebesine. Aynen öyle. Hepimizin içinde yatan küçük bir firavun var. Allah bize kendisine kafa tutma özelliği olan bir nefis vermiş. Bu insanın imtihanıdır. İnsan o nefsi terbiye ederse o zaman vahşi at, ehlileşmiş at oluyor. O nefis bizi amacımıza götürüyor. Ramazan ayı da içimizdeki vahşi duyguları terbiye edip bizi iyi yola yönlendirebilmesi için iyi bir fırsat. Kimse ‘ben nefsimi terbiye ettim’ demesin. Çünkü nefsin terbiyesi, hayatın son evresine kadar sürüyor. Bu yüzden Ramazan ayı, içimizdeki firavunun farkına varma ve içimizdeki vahşi atı terbiye etme zamanıdır.” şeklinde konuştu.

“Dünya hayatı bir simülasyondur, asıl dünya ahiret hayatındadır”

Ramazan ayının, yapılan ibadetlerin amaçlarına ve bu sayede oluşturulan farkındalığa dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu dünyada yeme dürtüsünü kontrol edebilmek bir beceridir. Ramazan ise bu beceriyi öğrenebilmek için büyük bir fırsattır. İnsanlar yeme zevkini tatmin edebilmek için yiyor. Fakat Ramazan ayında yüksek bir ideal, aşkın bir sebep için uğraşıyorlar. Çünkü Ramazan ayı yeme dürtüsünün önünde duruyor. ‘Benim her şeyi alabilecek, yiyebilecek gücüm var, her şeye sahibim fakat bunu neden kullanamıyorum neden yemek yiyemiyorum, Allah bu ibadeti bana niye verdi?’ diye soruluyor. Çünkü sen onların sahibi değilsin, maliki değilsin. Onlar sana emanet. Bu dünya doyma yeri değil. Dünya hayatı bir simülasyondur ve asıl dünya, ahiret hayatındadır. O yüzden bu dünyada gerçek lezzetlerin yalnızca numuneleri var. Asılları gerçek hayatta... Biz bu dünya hayatını simülasyon değil, gerçek hayat zannediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Allah’ın rahmet hazinesi içinde bulunup da bunun farkında olamamak büyük nasipsizlik”

İslamiyet’te ümitsizlik kavramına dair değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ümitsizliğe düşmek, Allah’ın merhametinden ümit kesmek, sen merhametsizsin demektir. 1940’lı dönemlerde Allah dostu bir insan ceza evine düşüyor. Onu, en ağır azılılar koğuşuna veriyorlar. Zincire bağlamışlar böyle. Oradaki bir mahkûm bir süre sonra Allah dostuna ben şunu öldürdüm, şunu yaptım cennetlik mi yoksa cehennemlik midir diye soruyor. Allah dostunun verdiği cevap mahkûmun hayatını değiştiriyor. Diyor ki, sen bir avuç toprak alıp denize atarsan ne olur? Erir gider. Senin şu anlattığın günahlarda öyle. O günahlar, Allah’ın rahmet denizinde bir avuç toprak gibi diyor. Mahkûm şok olmuş. Birkaç hafta sonra tahta kurularını öldüreyim mi öldürmeyeyim mi diye soruyormuş. Adamı öyle zincirden çıkarmışlar. Bizler de o misal. İnsanın Allah’ın rahmet hazinesi içinde bulunup da bunun farkında olamaması büyük bir nasipsizliktir.” şeklinde konuştu.

“Ramazan ayı, insanların narsizmini tedavi edebilmesi için iyi bir fırsattır”

Narsizmi tanımlayarak İslamiyet’e karşı oluşturduğu bakış açılarını dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Narsizm, kişinin kendisini, egosuna karşı kutsallaştırmasıdır. Bu yüzden narsist insanın en büyük organı egosudur. Böyle kişiler kendine tapar, kendine hayrandır. Ramazan ayı ise bu insanların duygularını, narsizmini tedavi edebilmesi için iyi bir fırsattır. Bir insan terapist olmak istiyorsa bir iki sene kendi narsizmini tedavi edebilmesi için inzivaya çekilir. O süreçte kendi narsizmini tanır. Güçlü ve zayıf yönlerini, hırslarını, doyumsuzluklarını, zaaflarını görür ve onları terbiye eder. Zaten ancak ondan sonra başkalarına faydalı olabilir. İşte İslamiyet’te bunu nefis terbiyesiyle yapıyor. Mesela bu gibi narsist insanlar aynı zamanda Allah’ın kulu olarak secde etmekten de rahatsız olurlar. ‘Ben nasıl secde ederim?’ derler. Çünkü secde, nefsin yere süründüğü yerdir. Ramazan’daki açlık ve iftar da öyle.” dedi.